-
1 рәсем ясу
resim yapmak -
2 zeichnen
resim yapmakçizmek -
3 рисовать
несов.; сов. - нарисова́ть1) resim yapmak; çizmekрисова́ть с нату́ры — doğadan resim yapmak
рисова́ть карикату́ры — karikatür çizmek
он и стихи́ пи́шет, и рису́ет — şiir de yazar, resim de yapar
рисова́ть чей-л. портре́т — portresini / resmini yapmak
2) перен. çizmek, betimlemek -
4 crayon
n. mum boya, renkli kalem; mum boya çalışması, mum boya ile yapılmış resim————————v. mum boya ile resim yapmak, ana hatlarıyla anlatmak* * *1. renkli kalem 2. çiz (v.) 3. renkli kalem (n.)* * *['kreiən] 1. noun(a coloured pencil or stick of chalk etc for drawing with.) mum boya2. verb(to use crayons to draw a picture etc.) mum boya ile resim yapmak -
5 stipple
n. noktalarla yapılan resim, noktalarla resim yapma————————v. noktalarla yapmak, noktalarla resim yapmak -
6 stipple
n. noktalarla yapılan resim, noktalarla resim yapma————————v. noktalarla yapmak, noktalarla resim yapmak -
7 писать
yazmak* * *несов.; сов. - написа́ть1) врз (yazı) yazmakписа́ть ру́чкой — kalemle yazmak
писа́ть бе́гло и краси́во — işlek ve güzel yazı yazmak
писа́ть на маши́нке — daktilo etmek
по прибы́тии / прие́зде напишу́ — gelince yazarım
2) ( сочинять) yazmakон пи́шет расска́з — bir öykü yazıyor
писа́ть мемуа́ры — anılarını yazmak / kaleme almak
об э́том мо́жно написа́ть це́лые тома́ — bunun üstüne ciltler doldurulabilir
3) тк. несов. (быть писателем, сотрудничать в периодическом издании) yazı yazmak, yazarlığı olmak; kaleme almakон пи́шет де́сять лет — on yıllık yazarlığı var, on yılın yazarıdır
писа́ть в газе́тах и журна́лах — gazete ve dergilerde (yazı) yazmak
он уже́ не мо́жет / не спосо́бен писа́ть — eli kalem tutmaz oldu
4) ( о художнике) resim yapmakписа́ть акваре́лью — suluboya resim yapmak
писа́ть портре́т кого-л. — birinin portresini yapmak
5) тк. несов. ( быть годным для письма) yazmakру́чка / перо́ не пи́шет — kalem yazmıyor
••у него́ на лице́ бы́ло напи́сано, что он рад — sevindiği yüzünden okunuyordu
у него́ на лбу напи́сано, что... — yüzünden akıyor
до́ма / в семье́ ему́ зако́н не пи́сан — evde astığı astık kestiği kestiktir
(э́то) не про нас пи́сано — buna aklımız ermez
-
8 faire
Iv t1 fabriquer yapmak2 mesurer ölçüm değeri◊Cette table fait deux mètres de long. — Bu masa iki metre uzunluğundadır.
◊Ça fait vingt euros. — Yirmi euro ediyor.
3 égaler eder [e'deɾ]◊Deux et deux font quatre. — İki, iki daha dört eder.
4 exécuter bir şey yapmak5 effectuer meşgul olmak◊Je ne sais pas quoi faire. — Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.
6 accomplir gerçekleştirmek7 avoir comme activité bir faaliyet, bir iş yapmak8 neden olmak◊Ce gâteau fait envie. — Bu pasta arzular uyandırıyor.
◊Ces vacances m'ont fait du bien. — Bu tatil bana iyi geldi.
♦ cela ne fait rien bir şey değil9 avoir comme aspect yapmak10 davranış [davɾa'nɯʃ]11 exprimer ifade etmek12 yol almak◊Nous avons déjà fait vingt kilomètres. — Şimdiden yirmi kilometre yol aldık.
IIv iyapmak, etmek◊Il a bien fait. — İyi etti.
◊Vous feriez mieux de rentrer. — Evinize dönseniz dha iyi edersiniz.
v imperszaman veya iklim gösterir◊Il fait nuit. — Gece oldu.
◊Il fait beau. — Hava güzel.
IVv auxcauser (suivi d'un inf.) neden olmak◊Fais-moi penser à lui téléphoner. — Ona telefon etmemi hatırlat.
-
9 zeichnen
zeichnen ['tsaıçnən]I vttechnisches Z\zeichnen teknik resim2) (kenn\zeichnen) işaretlemek3) ( unterschreiben) imzalamak;Aktien \zeichnen yeni hisse senetlerinde iştirakı taahhüt etmekII vi resim yapmak;für etw \zeichnen bir şey için sorumluluğu taşımak, bir şeyden sorumlu olmak;gezeichnet Müller imzalayan Müller, Müller (tarafından) imzalı -
10 aquarelle
-
11 sketch
n. skeç, kısa güldürü, kısa hikâye, taslak, eskiz, kabataslak çizim, kroki————————v. kabataslak çizmek, taslağını yapmak, taslağını çizmek, eskizini çizmek, kabaca açıklamak, kroki yapmak* * *1. kabataslak çiz (v.) 2. taslak çiz (v.) 3. taslak (n.)* * *[ske ] 1. noun1) (a rough plan, drawing or painting: He made several sketches before starting the portrait.) taslak, kroki2) (a short (written or spoken) account without many details: The book began with a sketch of the author's life.) kısa tanım, kesim3) (a short play, dramatic scene etc: a comic sketch.) skeç2. verb1) (to draw, describe, or plan without completing the details.) taslak yapmak2) (to make rough drawings, paintings etc: She sketches as a hobby.) kabataslak resim yapmak•- sketchy- sketchily
- sketchiness
- sketch-book -
12 paint
n. boya, makyaj malzemesi, özsu————————v. boyamak, resim yapmak, resmetmek, makyaj yapmak, fondöten sürmek* * *1. boya (v.) 2. boya (n.)* * *[peint] 1. noun(a colouring substance in the form of liquid or paste: The artist's clothes were covered in paint; ( also adjective) a paint pot.) boya2. verb1) (to spread paint carefully on (wood, walls etc): He is painting the kitchen.) boyamak2) (to make a picture (of something or someone) using paint: She painted her mother and father.) resmini yapmak•- painter- painting
- paint-box
- paint-brush -
13 repaint
v. yeniden boyamak, üzerine başka resim yapmak, rötuş yapmak* * *yeniden boya -
14 malen
malen v/t <h> (streichen) boyamak;(ein Bild) malen resim yapmak;etwas/jemanden malen b-nin/bş-in resmini yapmak -
15 malen
-
16 peindre
v t1 boyamak2 resim yapmak -
17 масло
yağ* * *с1) yağ; tereyağı ( сливочное)2) жив. yağlıboyaписа́ть ма́слом — yağlıboya resim yapmak
-
18 расписывать
-
19 нарисовать
resmetmek, resim yapmakТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > нарисовать
-
20 paint in oils
yağlıboya resim yapmak
См. также в других словарях:
resim — is., smi, Ar. resm 1) Varlıkların, doğadaki görünüşlerinin kalem, fırça gibi araçlarla kâğıt, bez vb. üzerinde yapılan biçimleri Konulu resim parçaları kendiliğinden ve doğru olarak yan yana gelivermiş, hikâye ortaya çıkmıştı. T. Buğra 2) Bunu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
resim almak — 1) bir şeyin resmini yapmak 2) resim çekmek 3) vergi ödetmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ezbere yapmak — 1) ezberden yapmak 2) model veya doğa karşısında durmayarak fikirden tasavvur ve tahayyül suretiyle resim yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
çıkarmak — den 1) Birinin veya bir şeyin çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak Cebinden maroken kaplı bir defter çıkardı. Ö. Seyfettin 2) i Sonunu getirmek Bu para ile ayı çıkarırız. 3) i Anlamak, ne olduğunu bilmek, sezmek 4) i Bulmak, ortaya koymak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
TASVİR — Hiss ve mahsusata münhasır olan ifâde. * Bir şeyi söz veya yazı ile anlatmak. Resim yapmak. * Bir şeye şekil ve suret vermek. Resim. * Edb: Görebildiğimiz ve hissedebildiğimiz şeyleri bize gösterebilecek veya hariçte vücudu olmayan fakat… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
boya — is. 1) Renk vermek, dış etkilerden korumak için eşyanın üzerine sürülen veya içine katılan renkli madde Tırnaklarının boyasını beğenmiyorum. F. R. Atay 2) Resim yapmak için kullanılan kuru, sulu veya yağlı boya 3) mec. Aldatıcı görünüş 4) hlk.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
boya fırçası — is. Boya sürmek veya resim yapmak için kullanılan değişik tür ve ölçülerde fırça … Çağatay Osmanlı Sözlük
boya kalemi — is. Resim yapmak için kullanılan değişik renkli kalem … Çağatay Osmanlı Sözlük
parşömen — is., Fr. parchemin Yazı yazmak, resim yapmak için özel olarak hazırlanan deri, tirşe Birleşik Sözler parşömen kâğıdı … Çağatay Osmanlı Sözlük
baskı — is. 1) Bir eserin basılış biçimi veya durumu Baskı yanlışlıkları yüzünden kapatılan gazeteler vardı. A. Ş. Hisar 2) Bası sayısı Bu gazetenin baskısı yüz bindir. 3) Bir eserin tekrarlanarak yapılan baskı işlemlerinden her biri Sözlüğün yeni… … Çağatay Osmanlı Sözlük
büyültmek — i 1) Bir şeyi büyük duruma getirmek, büyütmek Masayı büyültmek. Odayı büyültmek. 2) Resim, harita vb.nin daha büyük örneğini yapmak Fotoğraf büyültmek. 3) mec. Abartmak … Çağatay Osmanlı Sözlük